"Evrim" güzel kelime. Güzel tınlıyor. İyi hissettiriyor kelime olarak. Var böyle kelimeler.
"Doğum günü" gibi mesela.
Çağrışımı güzel evrimin. Seni çağırdığı yer güzel. Sana seslendiği yeri merak ediyorsun. Niye seslendiğini düşünüyorsun sana. Evrim diye bir kuzenim var benim. Ablası var. O da kuzenim. Eylem onun da adı. En küçükleri Ozan. 100 yıldır filan görmüyorum. Aynı kıtada yaşamıyoruz. Onların ülkesi bir kıta aynı zamanda.
Amcamı sevmem hiç.
Amcam babamı öldürdü benim.
Nasıl seveyim babamı öldüren birini?
Kuyruk kalsaydı keşke insanda. Kuyruğu olsaydı keşke insanın da. Daha rahat anlaşır mıydık acaba o zaman? Yani kuyruklu insanlar daha iyi mi anlaşırdı? Yoksa "insan", her zaman yaptığı gibi yine bir "yolunu bulur" muydu? O kuyruğu saklar mıydı insan? Kuyruğunu kontrol etmeyi de öğrenir miydi? İnsanı kuyruğu ile kandırmayı başarır mıydı? Anlaşamamayı öğrenir miydi yine de? Kılaflar dikerdi büyük ihtimalle kuyruğuna insan. Daha pahalı, daha moda, daha tarz, havalı kılıflar olurdu muhtemelen. İnsan, insanı "kuyruk kılıflarıyla" ölçer-biçerdi. En çok moda etkilenirdi belki kuyruktan.
Yeni bir şey bulmamız lazım anlaşmak için. Yeni bir iletişim icat etmek zorundayız gibi sanki. Onu da bozana kadar, anlaşırız belki biraz. Aynı fikirde olmak demek değil anlaşmak. Aynı fikirde olmadığını anlamak da anlaşmaktır.
Anlaşmak güzeldir. Doğum günleri gibi.
Koklamaya mı başlasak acaba birbirimizi? Ulu orta koklaşsak mı? Arkamızı, kıçımızı, kulaklarımızın arkasını mı koklasak? Kokuyu kontrol etmeyi öğrenene kadar işe yarar belki anlaşırken. Hoşlandıklarımızı yalasak mı gidip?
Minik minik, tatlı tatlı...ulu orta...
Daha az kokarız hem belki o zaman.
Çok kokuyoruz. Bu kadar kokmaya gerek yok.
Konuşmak bize fazla. Bilmiyoruz ki konuşmayı. Hafife alıyoruz. Konuşmadan duruyoruz. Konuşmayınca da; sadece duruyor oluyoruz. Biz sadece dururken de; zamanı kaçırıyoruz. Zaman çok fark attı bize. Aldı başını gitti. Fark açıldı. Kapanmaz artık. Durduğumuz yerde zamanı beklemekle olmaz. Zaman geri gelmez çünkü. Yapamaz. Teknik olarak mümkün değil bu. Şarkılarla falan bazen...ama o da kandırmaca. Zamanın sihirli tarafı o.
Bizim zamana gitmemiz lazım.
Koşarak...konuşarak...
Sesler çıkartmak bizimkisi.
Konuşmayı öğrenmemiz lazım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder