Her gün yeni bir şeyler öğreniyorum. Her gün yeni bir şeyler öğretiyor bana yaşadığım ülke. Öğrendiğim, bana zorla öğrettiği pek çok yeni şeyden nefret ediyorum. Keşke hiç öğrenmeseydim. Keşke bazı şeyleri, bazı şeylerin o tuhaf hallerini hiç bilmeseydim.
Kötü bir okulda uyanıyorum her sabah.
Her sabah bu kötü okula gitmemek istiyorum. Elimden geleni yapıyorum okuldan kaytarmak için. Ama her yer okul oldu.
Okula gitmemek için kendini yerden yere atan, ağlamaktan içi dışına çıkan çocuklar geliyor aklıma. Ben onlardan olmadım hiç. Okulu seven bir çocuktum ben. Okulu, okuldakileri seven bir çocuktum. Okul da, okuldakiler de beni severdi.
Kaçmazdım okuldan, okuldakilerden.
İğne günü kaçmıştım. Yine okul değildi kaçtığım. İğneden kaçmıştım o gün de.
Öğrenmeyi severdim ben. Hala seviyorum aslında. Öğrendiklerimi, öğrenmek istediklerimi seçebildiğim zamanları özlüyorum ama.
Babam iyi bir öğretmendi.
Öğrenmeyi sevmeyi ondan öğrendim. Önce bunu öğretti bana babam.
Babam iyi bir öğretmendi.
Ansiklopedi çağında büyüdüm ben. Babam eve ansiklopedi alırdı evdekiler bitince.
Takla atmayı da o öğretti bana mesela. Salonda öğretti. Sehpayı kenara çekti. Yorganlardan, battaniyelerden bir zemin yaptı bana. Yumuşak bir zemin. Takma atmaya uygun bir zemin. Sonra saatlerce beraber takla attık salonda.
En güzel beden dersim oydu. Öğretmenimi çok seviyordum çünkü. Öğretmenimi çok özlüyorum.
Bedenden 10 aldım ertesi gün.
Çok oldu takla atmayalı. Takla atmam yasak zaten benim. Doktor yasakladı.
"Gerekmedikçe takla atma Yunus!" dedi. Çok uzun zamandır da gerekmiyor. Gerekirse atarım.
Öğrenmek, ne öğrendiğini seçebilirsen hele, özgürsen öğrenirken, güzeldi. Hala güzel.
Bugün de öğrendim ben. Seçmedim ama bugün öğrendiğimi. Yine öğretildim. Kandırılmış gibi hissediyorum böyle öğretildiğim zamanlarda. Bundan rahatsızım elbette.
Kandırılmaktan rahatsızım.
Konu anayasa idi. Her yer okuldu. Ben evdeydim.
"Anayasa" büyük laf.
En azından ben öyle sanıyordum. Öyle öğrenmiştim. İyi Filmlerden,iyi kitaplardan, iyi ülkelerden öyle öğrenmiştim.
Yanlış öğrenmişim.
İyi filmlerde, iyi kitaplarda,iyi ülkelerde akan sular dururdu anayasa deyince biri. Anayasadan çekinilirdi genelde. İnsanlar, ülkeler kendilerine çeki düzen verirlerdi anayasa konuya girince. Her şeyin başladığı ve aynı zamanda bittiği bir şeydi anayasa.
Herkese mesafesi aynıydı sanki. Herkese lazımdı. Herkes içindi. Herkesindi. Ben öyle biliyordum.
Tartışılmaz bir kutsal metin değildi elbette. Yanlışları, noksanları, fazlaları olması olağandı. Henüz en ideal anayasayı bulabildiklerini sanmıyorum. En azından bu dünyada. Yine de bir bazdı. Bir temel olurdu.
Bir şeylere başlamak için elinizde bir şeyler olmalı. O elinizde olan şeydi anayasa.
Meğer pek öyle değilmiş. Meğer son derece esnek bir şeymiş. Kişiselleşen, eğip bükmesi kolay bir şeymiş.
Demirden sanırdım; değilmiş.
Ne olduğundan çok, kimde olduğu, kim için olduğu mühimmiş.
Bunları hep yeni öğrendim. Yeniden öğrendim. Ülkem öğretti.
Çiğneniyormuş kolayca. Çiğneyenlere pek bir şey olmuyormuş. Oysa iyi filmlerde, iyi kitaplarda, iyi ülkelerde öyle olmuyordu hiç. Korkulurdu ondan. Meğer gerek yokmuş pek korkmaya.
Kimdeyse, onun oluyormuş. Ondan yana oluyormuş hep. Onun için çalışıyormuş.
Pek bir "numarası" yokmuş.
Bugün bunları öğrendim. Zaten epeydir kuşkulanıyordum, epeydir bildiğimden şüphe ediyordum.
Yenisini öğrendim bugün. Yenisinden emin oldum.
Ve yine nefret ettim öğrendiğim şeylerden. Bunları öğrenmek zorunda olmaktan nefret ettim. Okulumdan nefret ettim.
Öğretmenimi sevmiyorum çünkü.
Dünya, uzayda yapılan en uzun yürüyüşü öğrendi bugün.
Keşke ben de sadece bunu öğrenseydim.
Ara çok açıldı. Uzay kadar çok.
sana son feci bisikletin "uzayda olduğuna göre yorgun olmalısı" şarkısını armağan ediyorum..
YanıtlaSilansiklopedi çağı çocuğu olmak güzel. ben de öyleyim. hala evde var.
nostaljik yazın çok güzeldi.
yer yer sitemlerin çok gerçekti!
yıllardır bu "ezberci müfredatta" hep beden eğitildi ama kafalar hala boş. bedenden önce kafaları eğitmeliydik oysa.
YanıtlaSil