Bayramdı. Şeker bayramı. Hanımla memleketten dönüyorduk. Hava yağışlıydı. Çok değil ama, çok yağmıyordu. Çiseler ya, öyleydi. Yerler buz gibi olur çiselerken hava. Kaygan olur. Buz gibi kaygan. Arabayla dönüyorduk memleketten. Ben kullanıyordum arabamızı. Epeydir ben kullanıyordum. Hiç dinlenmeden bir 7-8 saattir ben kullanıyordum. Şöförlüğü yoktur bizimkinin.
Hanım "yorulursan dur, dinlen" demişti. 3-4 saat kadar önce demişti bunu. Hanım çoktan uyumuştu. Ben çoktan yorulmuştum. Uyandırmadım onu.
Uyandırıp "yoruldum.duracağım" demedim. Yerler kaygandı. Çiseliyordu. Yol buz gibi kayar çiselerken hava. Ben epey yorgundum.
Öyle oldu! Buzda kaydı araba. Geceydi . Gece olmuştu. Onu söylemeyi unuttum. Geceydi. Ben yorgundum. Buz gibi kayan yolda tutamadım arabayı. Araba kaydı. Karanlıktı.Virajı alamadım.
Düştük.
Bir onu hatırlıyorum, arabanın kaydığını, virajı alamayıp karanlıkta düştüğümüzü; bir de benim hanım uyuyordu. Tüm bunlar olurken uyuyordu hanım. Nereden bilsin? Kaygan yolda, virajı alamayıp karanlıkta düşeceğimizi nereden bilsin? Daha önce hiç düşmedik ki!
Hafif horlar uyurken benim hanım. Tatlıdır horlaması. "Uyuyorum ben" der gibi.
Düştük.
Karanlıktı düştüğümüz yer. Uçurumdu. Derindi. Soğuktu. Islaktı.
Epey düştük.
Çok hızlıydık düşerken. Çok düştük. Hanım uyandı mı hiç biz düşerken, hatırlamıyorum.
Bakmadım. Horluyor muydu hala tatlı tatlı, duymadım.
Çok hızlı düştük.
Bir şeye çarptık sonra. Bir ağaçtı galiba çarptığımız şey. Kocaman bir şeydi. Kocaman bir ağaçtı belki.
Çarpınca durduk. Her şey durdu bizimle beraber.
Karanlık, uçurum, derinlik, soğukluk, ıslaklık...her şey durdu.
Öldük!
Siz? Siz nasıl öldünüz? Hepiniz aynı anda nasıl öldünüz? Hava nasıldı siz ölürken?
Biz ölmedik. Bizi öldürdüler. Biz istemedik yani ölmeyi. Beraberce ölmeyi hiç istemedik hem de!
Bizi yaktılar!
Hepimizi! Hepimizi yaktılar! Beraberce yandık! Hepimiz! Aynı anda! Biz istemedik yanmayı. Bize sormadılar. Neden yandığımızı söylemediler. Neden yaktıklarını söylemediler.Bağırıyorlardı. İntikamdı hava!
Neyin intikamı anlamadık! Hiç anlamadık hem de! Söylemediler. Soramadık. Yanarken soramadık ki hiçbir şey.
Bir oteldeydik. Yazıya, şiire, türküye, sohbete gitmiştik. Buluşmuştuk. Otelde yaktılar bizi.
Göz göre göre!
Herkes gördü onlar bizi yakarken. Baktılar onlar bizi yakarken bize. Biz de onlara baktık. Biz de onları gördük.
Göz göze yandık!
Gözümüze bakarak yaktılar bizi. Acımadan. Bir insan bir insanı nasıl yakar? Nasıl öğrenir bunu? Kimden öğrenir? Kim öğretir? Öğretmeni kimdir onları yakanların? Niye öğretir öğretmenleri yakanlara insan yakmayı? Yakanlar öğrendiklerini nasıl bu kadar rahat yapar? Nasıl bu kadar rahat yakar bir insanı bir insan? Tanımadığı bir insanı hem de!
Daha önce yakmışlar mıydı başkalarını, başka tanımadıklarını, bilmiyoruz. Biz daha önce hiç yanmamıştık ki! Biz ateşle, alevle bu kadar rahat anlaşan kimseyi görmemiştik daha önce. Arkadaş gibiydiler yakanlar ateşle, alevle. Gülüyorlardı yakarken. Nefret ediyorlardı yanarken biz. Tanışmıyorduk. Hiç tanışmıyorduk. Bizi tanımadan, bizden nefret ediyorlardı. Bize gülüyorlardı. Garip, öyle değil mi? Bir insan bir başka insandan nasıl bu kadar nefret eder? Onu yakacak kadar nasıl nefret eder? Nasıl öğrenir bunu? Kim öğretir? Öğretmenleri kimdir? Yakmayı öğretenle aynı kişi midir onlara nefreti de öğreten? neden daha güzel şeyler öğretmezler onlara? Neden yakmayı öğrenir onlar? Öğrendiğini nasıl bu kadar rahat uygular? Bu kadar nefretle yaşamak zor olmalı. Birileri bu kadar nefretle yaşarken; başkaları mutlaka ölür!
Öyle oldu! Ölen bizdik! Bizi öldürdüler! Yandık biz. Diri diri yandık!
Yaktılar bizi!
Bir onu hatırlıyoruz, bizi yaktıklarını, bir de yakarkenki nefretlerini!
2 temmuzdu!
Biz artık yoktuk!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder