İnsan depresyona yatkındır. Kimse sevmez belki depresyonu ama çok itiraz da etmez. Kolay bir yerdir orası. Gitmesi,kalması kolaydır. Morali çabuk bozulur insanın. Hep hazırdır mutsuzluğa. Dramatiktir. Raf ömrü azdır insan moralinin. Süt gibidir insan.
Sevgilisi bozar insanın moralini. Eşi bozar, ailesi sıkar canını. Patronunu sevmez mesela hiç, Patronu bozar moralini insanın.Gider arabasını çizer, lastiklerni patlatır.Tuttuğu takımı çok tutar, çok sever, çok tuttuğu, çok sevdiği takımı üzer insanı.
Bir maçtan sonra günlerce evden çıkmayan insanlar tanıyorum maalesef.
İnsan hemen adapte olur depresyona. Yerleşir oraya. Hasta olmayı severiz aslında. Çok şey olur depresyona sokan insanı. Fakat bir ülke, yaşadığı ülke insanı depresyona sokar mı? Bunu yapmaya hakkı var mı bir ülkenin insanına?
Ülke-Vatandaş ilişkisi böyle hastalıklı kurulur mu?
Neden kurulsun? Ne gerek var?
Vatandaşın, ülkenin insanı ile bu kadar yüz-göz olması normal değil. Görevler çok belli aslında çünkü. Sistemler çoktan kurulmuş. O sistemleri çalıştırmak, denetlemek; o sistemlerden maksimum verimi almak ülkenin görevi. İnsan da kurallara uyacak, kanunlarda kalacak, çalışacak, vergisini ödeyecek...
"İdeal ülke-vatandaş ilişkisi" bu kadar kalmalı.
"İdeal" ülkede elbette. Bizim ki "Kartondan".
Fireni patlamış, yokuş aşağıya giden bir ülkede "ideallerden" bahsedemiyoruz. Yol hem yokuş aşağı, hem virajlı... Ayrıca sağnak var. Hatta kar! Hatta buzlanma var!
Ve üstelik karanlık!
Çok karanlık!
Yaz için plan yapma bence. Erken rezervasyonlarını iptal et. Kuru gıda koy eve. Bol bol da su.
Tek kelime işsizlik, yoksulluk, ekonomi konuşmadan siyaset yapanları izliyoruz biz onun yerine. Sirk izler gibi. İnsanlı bir sirk izler gibi. "İşsizlik rekor üstüne rekor kırıyor, bundan daha yoksul olamayız, ekonomi çöktü!" diyemiyoruz. Kimse tek kelime etmiyor "gerçek" mevzulardan.
Konuşulanlar, konuşanlar demode. Demogoglar sıkıcı. Çok sıkıcı hepsi! Çok! Epeydir yeni bir şey duymuyorum kimseden. Heyecanlanmıyorum nicedir. Hep bir dedikodu, hep bir hikayeler, hep bir masallar...
Çocukken bu kadar masal dinlemedim ben.
Oyunlar oynuyor hep birileri üzerimize. Lobi delisi olduk. Almanya bizi kıskanıyor filan...
"Almanya bizi kıskanıyor" diyen, hiç "Almanya" bimiyordur. Ve aynı zamanda "zeka geriliği" vardır o kişide.
Hastadır o.
Çözümü "delikanlılıkta" arar olduk. Herkes bir kabadayılık peşinde. Jargon çürüdü. Bilimsellik, entelektüel kaygılar upuzakta! Minik birer nokta oldu bunlar artık bizim için. Göremiyoruz bile.
Ülke kocaman bir kahveye döndü. Ekonomisi, sağlığı, eğitimi çökmüş bir kahveye!
Ben elmalı oralet söyleyeceğim kendime.
Sen ne içiyorsun?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder