Cuma, Mart 28, 2014

ELMA SUYU

Ben Türkiye'ye 6 yaşımda geldim. 1983'te kesin dönüş yaptık. Babam çok kararlıydı. Ben dönüşümüzün kesin olduğunu çok sonra öğrendim. Bana kimse bir şey sormadı. Çocuklara çok şey sorulmaz zaten. Ben en küçüktüm ailede. Diğerleri aralarında fısır fısır bir şeyler konuşuyorlardı zaman zaman. Yakalıyormuşum onları ben meğer. Bundan da haberim yoktu. Çocukların çok şeyden haberi olmaz. Susuyorlardı yakalanınca. Onlar biliyormuş yakalandıklarını. Marcus bir üst sınıfa geçtiği için ben okul takımının kaptanı olacaktım o sene.
O sene döndük biz Almanyadan. Hayatımın en önemli yılıydı. Henüz 6 yaşımdaydım.
Uçağa bineceğiz diye kandırıldım. Ailem tarafından kaçırıldım bile diyebilirim. Gerçi , uçağa bindim. , haklarını teslim etmeliyim. İlk defa bindim. Bunun bir çocuk için ne demek olduğunu bilemezsiniz. O zaman beni kandırmak daha kolaydı. 6 yaşımdan beri, 1983'ten beri gitmeye çalışıyorum. O zamanki bahanem çocukçaydı: Elma suyu yoktu!
Elma suyu benim her şeydimdi sanki. O olmadan yapamaz gibiydim. Suyunu, elmanın kendisinden çok seviyordum. Beni elma suyundan ayırmak, gaddarlıktı. Yine kavuşmalıydık. Ona kaçmak zorundaydım. hem dönüşte yine uçağa binerdim. Sevmiştim ben uçağa binmeyi. Kulaklarımdaki ağrı hariç, sevmiştim. Uçaktaki ablalar çok iyi davrandılar bana. Hepsi aynı şeyleri giyiyorlardı. Bana ouyuncak bir uçak verdi bir tanesi. Onu da alacaktım kaçarken.
Bahanemin çocukça olması normal, çocuktum çünkü. 32 yıldır firar etmeye çalışıyorum. O kesin dönüşü geri almak, tersine çevirmek istiyorum. Büyüdükçe, yaşadıkça, yaşlandıkça, gördükçe abahanelerim de büyüdü benimle. Binlerce oldular. Beynimi de alıp göç etmek fikri bana hep güç verdi. Ben nereye gidersem, o da benimle gelecekti. Çoktan anlaşmıştık. İyi anlaşırdık zaten.
Sonra,günlerden bir gün...onunla tanıştım.
Uzundu. Öfkeliydi. Hınç doluydu. İntikam peşindeydi. Neyin öfkesiydi bu, neyin hıncı, kimin intikamı anlayamadım. Hala da anlamıyorum. "Acaba o da mı elma suyunu özledi? diye düşündüm.
Özellikle geçen yaz ilişkimiz sertleşti. Genelde parkta buluşuyorduk. Biber gazıyla tanıştım sayesinde. Copla, çevik kuvvetle, ölenlerle, yaralananlarla tanıştım. Çocuk olanları vardı ölenlerin, yaralananların.
Öğrenciler kör oldu. Öğrenciler komalık oldu.
Yüzbinlerce insanın gözü yaşlıydı 1 ay boyunca. Ama mutluydular. Zaten ağlamıyorlardı. Ağlamadan akan gözyaşı gördüm o yaz. Gaz çok yakıyor.
Mutluydular.
İnanmak mutlu eder insanı çünkü. Rahatlarsın inanınca. Üzerinden bir yük kalkmış gibi hissedersin inanırken. Tutanacak bir şeyler bulmak...tutunmak ne zordur bazen.
Hele yalnız değilsen! Milyonlarca insan, hep beraber inanıyorsan...Neleri kaldırırsın!
Milyonlarca insana olan bana da olmuştu o yaz. Artık bazı şeyleri kaldıramaz olmuştum.
Şaşırmıştım ben de. Kolay kolay bir bağ kuramadığım, parçası olamadığım, ait hissetmediğim o toplum, bana umut verdi. Tokatladı beni. Utandırdı önce...sonra çok gurur verdi.  Pek bilmediğim, var olup olmadığını dahi merak etmediğim, umursamadığım bir yönümle tanıştım o yaz kalabalıkların içinde tek başımayken: Meğer ben ne vatansever bir adammışım.
Kızıyorum çok o uzun adama. Planlarımı bozduğu için.
Beni bu kadar vatansever yapmaya ne hakkın var?
Ben istemedim bu kadar vatansever olmayı. Bana sordun mu? Bana "sen vatansever olmak istiyor musun bu kadar?" diye sordun mu? Zaten sen bana hiçbir şey sormuyorsun. Ben de sana sormadan oldum zaten bu kadar vatansever. Şimdi uğraş dur bakalım.
Kalmadı artık böyle şeyler. Böyle şeylere gerek kalmadı çünkü. Dünya kaynaştı, her yer birleşti, herkes tanıştı. Bu kadar ülkeyi sevmeler, bu kadar milli duygular kalmadı. gerek kalmadı çünkü. Hiç kalmadı demiyorum. hiç yok demiyorum. Bu kadarına gerek kalmadı diyorum. Zaman değişti diyorum. Çok değişti diyorum. Sen uyuyordun her halde zaman bu kadar değişirken.
Planlarım askıda, pasaportumu çekmeceye kaldırdım. Kalıyoruz. Beynim de benimle burada kalıyor bir süre daha. Sordum; ses etmedi, yüzünü asmadı.
Eksiğimiz çok hala. Çok eksiğimiz var. Çok geriden geliyoruz. Arka sıralardan bakıyoruz dünyaya. Bunları değiştirmek için kalıyoruz belki de. Önlerden bakmak için. Bir yere gitmiyoruz. Ben, o, öbürü...Gitmiyoruz.
Artık elma suyumuz da var.