Cuma, Kasım 20, 2009

TUŞLU KEDİ

Yazdım bir kere. Bir kere yazmakla olmaz. Bir kere yazmak, hiç yazmamaktan beter.
Devamlılık istermiş bu yazma işi. Biraz da sorumluluk.
İlaç almak gibi .
Yeni tanışıyoruz. Bir şeyler oluyor. Hissettim hemen. Aramızda bir şeyler oluyor.
Yazan olmanın , yazıyor olmanın özgürlüğü, beraberinde çelişki de getirdi bir anda.
Özgürlük tek başına gelmez zaten hiç. Paketten ne çıkacağını bilemezsin. Hemen açmak istersin paketi yine de çocuk gibi. Özgürlük sabırsız yapar seni. Paketten bu da çıkar bazen.Ne yazdığına dikkat etmeler başlar.Yazdıklarını okuyacak olanlar gelir gözünün önüne.
Düşünürsen, yazamazsın.
Gücünü yeni fark eden bir süper kahraman gibi hissediyorsun sanki biraz.
Sevimli mi , yorucu mu yoksa korkutucu mu olacak yazmak?
Daha çok erken. Ve çok geç artık.
Artık yazıyorsun sen. Yazmıyorken gibi olamazsın.
Hepsinden biraz var olsun. Ne olacaksa olsun. Yazdıktan sonra okursun.
Evren seni beklemiyor nefesini tutmuş. Evren kimse için nefesini tutmaz. Ölmez kimse için.
Sen öleceksin ama.
Rahatlamak için yazıyorsun sen. Rahatlatmak için değil.
Kelimeler arasında derin derin nefesler al. Yazmak çok güçlü! O nefeslere ihtiyacın olacak. Kalır çünkü yazı! Gücü ondan. Yaramazlık yapar gibi yazacaksın, o belli. Ne yaptığını bilerek, yapmaman ,yazmaman gereken şeyleri yazdığını bilerek yazacaksın.
Zillere basıp kaçacaksın.Dondurmayı sevmek kadar kolay olmalı yazmak.
Konuşur gibi yazacaksın sen. Yazdıklarını konuşuyorsun çünkü sen. Nasılsan öyle yazacaksın. Nerdeysen ordan...Naılsan öyle...
Çıplak , ıslak , parasız , duygusuz...
Yorganın içindesin mesela. Yorganın içi sıcak. Herkes yattı. Soğuk yorgansız yerler.
Kucağın sıcak. Kedi var sanki kucağında. Koca gözlü bir tekir.
Tuşları var kedinin. Kablosu var kuyruk yerine.

1 yorum: