Cuma, Mayıs 16, 2014

ANLAMADIM

anlayamıyorum.
Henüz 2 hafta önce, sadece 2 hafta , Soma Madenleri hakkında verilen araştırma önergesinin AKP'li milletvekillerince reddedilmesini...
anlayamıyorum.
"hedef 2023" diyen bir başbakanın 2014'e meydana gelen bir faciayı, 1800'lerin referanslarıyla "gerekçelendirmeye" çalışmasını, bu tragedyayı "normal gösterme" gayretini...
anlayamıyorum.
Yusuf Yerkel diye birinin, böyle bir zamanda, bu kadar acıya rağmen, herkesin cebinde bir kamera varken,herkes artık muhabirken, yerde yatan bir insana tekme atma cürretini, tekme atarkenki kararlılığını,suratındaki şeytanı ...
Bu şeytana verilen raporu, o raporu veren doktoru...
anlayamıyorum...
Aynı başbakanın, sadece sözlü protestolara katlanamayıp, şuurunu yitirip onlarca koruması varken üstelik, bir insanı darp etmesini,kendini "tutamamasını",içinde yaşadığı "Tanrı Kompleksinin" geldiği son noktayı...
anlayamıyorum...
Aynı başbakanın, darp olayından sadece dakikalar sonra kendisini protesto eden Soma halkını, Soma halkına şikayet etmesini, onları "ahlaksızlar, kendini bilmezler" diye aşağılamasını...
anlayamıyorum...
Aynı başbakanın, bölgeye kamyonlarla tabutlar gelirken, hala sandıktan bahsetmesini, "bunlara cevabı seçimde verdik" derken ki intikamcı yüz ifadesini,hıncını,kendi insanına olan nefretini...
anlayamıyorum.
Enerji bakanının, herkes "ışık yılında" yaşarken ve açıklama "sosyal medyaya" hemencecik düşmüşken; topu topu bir A4 uzunluğundaki açıklama resmi olarak yayınlandıktan 10 saat sonra bile "Şirketten gelen açıklamayı okumadım, bilmiyorum!" derken ki rahatlığını,genişliğini...
anlayamıyorum.
"DEVLET ERKANININ" zerre tozlanmayan takım elbiselerini, tayyörlerini...
anlayamıyorum.
Hala tek bir kişinin istifa etmemiş, görevden alınmamış olmasını...
Soma için üzülenlerin "ölü sevici" olarak tanımlanabilmesini...
DEVLET BÜYÜKLERİ (!) bölgeye geliyor diye bölgedeki en tehlikeli tek, tehlikeli canlı "acılı madenci yakınlarıyken" alınan "olağanüstü" güvenlik önlemlerini, bu uğurda gerçek insanların alandan, yakınlarından,umutlarından zorla uzaklaştırılıyor olmasını, bu süre zarfında "aksatılan arama7kurtarma çalışmalarını", kurulan hem mental, hem ruhsal hem fiziksel bariyerleri...
anlayamıyorum.
İnsanların "acılarını bile yaşamalarını", o insanlara çok görmelerini...
Neredeyse öldükleri için ölenlerin suçlanmasını...
RUHBAN SINIFTAN (!) gelen; "acınızı abartmayın ki, cennete gidebilsin yakınlarınız" zırvasını, buz gibiliğini...
anlayamıyorum.
"Madende toplam, kayıtlı kaç kişi vardı?" gibi net, temel bir soruya bile hala aynı netlikte bir cevap alamıyor oluşumuzu...
anlayamıyorum.
Saatlerce konuşulan ancak hiçbir şey söylenmeyen basın toplantısını...
anlayamıyorum.
"TOPLAMA KAMPLARINI" andıran fotoğraflarla, videolarla, VTR'lerle belgelenen sefaleti...
Buna rağmen tek bir geniş plan fotoğrafla, "maden mekanize edildi" diyerek hepimize, ama en çok cenazelere, adeta hakaret eden  şirket patronunu...
Hem "erkek evlat", hem de şirketin "CEO'su" Can kardeşin, tam da o günlerde sürekli Ankara'da önemli bir işi oluşunu...
anlayamıyorum.
Bu anlayamama işinde epey yol aldım ben.
Sen? sen ne vaziyettesin? sen anlıyor musun?
Ben baya iyi "anlayamıyorum".
Sonra işte...bir an...yine evde oturmuş hiçbir şeyi anlayamıyorken dedim ki;
"yunus, madem anlamıyorsun; yaz bari! Belki biri anlar; sana da anlatır".
Ben sana anlayamadıklarımı anlattım.
anlatabildim mi?

2 yorum:

  1. Anlayamadıklarınızı anladığımdan üzüntü duyuyorum.

    YanıtlaSil
  2. Keşke ''video hali'' ne de ulaşabilsek :/

    YanıtlaSil