Cuma, Kasım 06, 2015

VİDALI BACAKLAR

Beynimin içini hissettiğim zamanlar oluyor. Bu iyi bir şey değil. Çok fazla hissediyorum beynimi. Orada, kaşlarımın hemen üzerinde, kafatasımın içerisinde, saçlarımın hemen altında bir yerlerde olduğunu çok biliyorum.
Bacaklarımı da gereğinden fazla biliyorum mesela. Onları da gereğinden çok fazla hissediyorum. Özellikle geceleri. Geceleri özel bir ilgi bekliyor gibiler. Sadece onlar olsunlar, onlar kalsınlar istiyorlar sanki. Halbuki onlara en az gece ihtiyacım var. Sanki bunu biliyorlar ve bundan çok rahatsızlar.
Uyurken bacaklarıma ihtiyacım yok.
Uyuduğum yere, uyuyarak gideceğim yere yürümüyorum ki. Bacaklarım olmasa da olur. Sadece uyumak benim derdim. Sadece uyumak istiyorum. İzin vermiyorlar.
Uyumak...uyumamak değil bu bahsettiğim. Oraları geçeli çok oldu. Başka bir yere geldik. Çirkin bir yere geldik.
Keşke sökebilsem geceleri bacaklarımı. Vidalı olsalar keşke. Uyumadan hemen önce söksem onları. Onları en son yatağa gelirken kullansam. Sonra onlarla işim bitse. Teşekkür etsem her ikisine de...ve vidaları sökmeye başlasam. Tek tek...Başucuma koysam söktüğüm bacaklarımı. Suyumu, defterimi, telefonumu koyduğum yere koysam onları da. Hepsi aynı yere sığmaz herhalde. Bacaklarımı yere koyarım o zaman ben de. Halının bitip, parkenin başladığı yere. Uzanıp alabileceğim bir yere.
Beynim hep orada. Hep konduğu yerde.
Bütün o kan, damarlar, o sümüksü doku...
Neredeler biliyorum. Oradalar işte! Gözlerimle işaret ettiğim yerde!
Hücreler var bir de. Onları da hissediyorum bazen. Tek tek..O kadar çoklar ki! Ve o kadar hızlı ölüyorlar ki! Bazılarını ne yapsam kurtaramıyorum. Beni çok üzen bir ses çıkarıyorlar ölürken. Belki o sesi çıkarmasalar, belki duymasam o sesi, bu kadar üzülmem. Ama duyuyorum. Ve o sesi duyan herkesin yaptığı, yapacağı, yapması gereken şeyi yapıyorum:
Üzülüyorum.
Ben duyarken onları, onlar ölüyor bana inat.
Burnumdan, kulaklarımdan, ağzımdan birileri, ya da bir şeyler giriyor sanki. İşleri beyin hücresi öldürmek olan birileri ya da bir şeyler.
Bir haber, bir sonuç, bir isim, bir ses, bir hava, bir yer, bir adam, bir kadın...
Görüyorum onu, onları. Girerken görüyorum. Çok yetenekli olduğum için değil; saklanmak gibi bir dertleri olmadığı için görüyorum. Ellerimle filan durdurmam mümkün değil hiçbirini. Ellerimle neyi, ne kadar durdurabilirim ki!
Engel olamayacağımı, onları durdurmak için hiçbir şey yapamayacağımı biliyorlar çünkü.
Kendi beynimde misafir olduğumu biliyorlar.
Çalışmaya başlıyorlar sonra bana aldırmadan. Benden çekinmeden. İşlerini yapıyorlar.
Sonra sesler...
Ah o sesler...

1 yorum: